15 Aralık 2013 Pazar

5. 6. 7. 8. Etkinlik hepsibirarada.com

4 atımlık  barutum varmış hemen bitivermiş.ödevleri aksattım bahaneleri geçeyim isime bakayım.Son dakika lezzetlerinden başlayayım O sabah kalktığımda kahvaltı hazırlamak için ekmekleri çıkardığımda aklima geldi Ben şimdi bunları nasıl keyifli öğün haline getirim diye düşününce.Ekmek dilimlerini ince bir tabaka yağladım. Kaşar peynirini rendelemek yerine minik minik kestim.Nedense iyice tutmamış yoğurdun üzerindeki kaymağı bolca alıp 2 yumurta ve renk vermek için kıyılmış biber domates maydanoz kendi yaptığım kestirilmiş sütten peynir ilavesiyle karıştırıp dilimlerin üzerine bolca sürdüm ısıtılmlş fırına koyup üzerleri değişene kadar bekledim sıcak sıcak yedik alışmışız bir kere ekmek ve türevlerini yemeden doymuyoruz.ne güzel böyle de pratik bir tarif çıkarmışız ortaya bayatları değerlendiriyoruz daha ne olsun
      Evden eksik olmayan lezzetler en çok yaptığımız kek konusuna gelince evde uzun süre şeker kullanmama kararı yüzünden uygulama yok.kek deyince yıllar öncesinin ablamın tenceresi gelir gözümün önüne hep ve o zamanlardaki aldığımız keyif ve tatlar. Sanki sihirli bir aksesuardı mutfaklar için komşu arkadaş kim gelecek ya da geldiyse şipşak bilinen klasik tarif ve el maharetiyle ortaya nefis bir şey çıkar ve yenirdi Kendim yapmaya başladıktan sonra nadir zamanlarda o tadı yakalardım tam en iyisini yapmayı becerdik bu sefer de malum nedenlerden bıraktık Şöyle ıslak ıslak bol hindistan cevizli kakaolusu fena olmazmış (pastayı çok sevdiğim için favorim)o gün için neyse bunu da geçelim tarif vermedim tüh.Nette gezinince o kadar çok güzel tarifler var ki ne yapsam güdük kalacak şimdilik kalsın
    Ay ben ne kafayla karar vermişim bu etkinliğe katılmaya Onu yapamam bu zararlı yok o değil bu ne mızmız huysuzmuşum ama kızartmanın lezzeti zaten geçmişte mazi olmuş Bu da cıssss...Yalnız kendimce geliştirdiğim kabak ve biber  ve patates buğulaması var ki kızartma tadında.Kısaca yazayım  Kaliteli güzel bir teflon ya dadöküm karnıyarık tencere (miktarı size kalmiş) yağlanacak(biraz dabelirgin olacak )iyice kızınca hazırlanmıp iyice kurulanmış malzeme (hepsi ayrı ayrı tabi ki)boca edilip kapağı kapatılıp tencere sık sık sallanarak önce yüksek ateş üzerinde sonra kısılarak pişmeye bırakılacak.Piştiği garantilenince ağzı kapalı bir süre daha beklemek de önemli buharıyla da kendine geliyor aman dikkat kapaktaki buharı içine akmasın alırken ya datekrar kapatırken Eeee ne demişler yemekle beraber sen de pişeceksin...Emeksiz yemek yok bu arada buna da resim yok O konulardan asistanım sorumlu o da yok dermişim Ne yapalım böyle idare edeceğiz şimdilik
      Gelgelelim en sağlıklı yemek tarifimize..Bu da yine benim uyduruklardan.Bilhassa kış için iyi oluyor.havuç pırasa karnabahar kereviz minik soğan arzuya göre patates soyulup hazırlanıp belli oranlarda düdüklü tencerede zeytinyağ (artık sonradan ilave ediyorum)çok az şeker tuz su ilavesi ile önce hızlı sonra yavaş şekilde ilk sebze kokusu gelinceye kadar pişirilir Yaptıkça o süre daha iyi belirleniyor az ya daçok pişmiş değil de bir kıvamı var o tutunca ve miktar 1 veya 2 kişilik olunca hem sağlıklı pratik bir öğün oluyorİnş anlatabilmiş ve kafanızı şişirmemişimdir Kalın sağlıcakla...

11 Aralık 2013 Çarşamba

4.etkinlik.. bugünlük sadece tarif..

Böyle olagandışı birgüne sıradan bir yemek olmaz tabii ki. Millet olarak ne kadar zengin, çeşitli bir mutfağımız olduğu malum. Yıllar geçip tecrübelendikçe insan kısa sürede elinin altındaki malzemeyle kolayca ortaya bir şeyler çıkarıveriyor.Ben de bu sıralarda aldığım bir kararla stoktaki gıdaları eritmeyi tercih ediyorum. Bunun için eşimin çok sevdiği karalahana yemeğini yarın yapmayı planladım. Tarifi bu günden.. Daha önceden yapraklarının çoğunu haşlayıp kullanmış, saplar ve geri kalan yaprakları da kıyarak haşlayıp dondurucuya kaldırmıştım. Yine suyuyla birlikte donmuş şekilde et var. Bol soğan doğrayıp yeşil biber, biber-domates salçası karışık şekilde kavrulur. Hazır lahana ve et suyuyla birlikte ilave edilip iyice halloluncaya kadar pişirmeye devam edilir. Pirinç de ilave edilerek son bulur böylece yarının yemeğinin tarifini bugünden veren blogger mi olunur yoksa tembel yemek fırtınası etkinlik takipçisi mi bilemem. Valla laf olsun torba dolsun zannedilmesin ama ben bu işi sevdim. Ne güzel bir vesile bloglarımıza canlılık gelecek inşallah. Bu arada sokakta aç kalabilecek canlara herkes elinden geldiğince yiyecek-ilgi gösterse ne iyi olur. Kendi adıma iki tane yavruyu himaye edeceğim diye çabalıyorum resimleri bir dahaki postlarda olacak. Ne de olsa bu canlardan biri değil mi ilham kaynağımız bu bloga sebep,ama Tüsi hanımefendisinin bir eli yağda bir eli balda. Neyse ben garibanlarımla uğraşayım. Pisi pisi miyav.

10 Aralık 2013 Salı

Yemek Fırtınası 3. gün, sıcacık bir şeyler oluyor..

     Şuanda ben, keyfim ve kahyası oturmaya başlamadan önce bugünki ödevimi yapmadığımı farkettim. Doğum günüsü çocuğu olarak hayli hareketli bir gün geçirdim. Günlerdir verilen kar alarmı yüzünden böyle bir günde dışarı çıkmak akıl karı değildi, haydi bakalım işler başa düştü, mutfaktan çıkılmadı, yemekler hazırlandı. Çocuklarım geldi, hep beraber güzel zaman geçirdik, mum üfledik, cicilerle sevindik, pastadan geri kalanın yanına çayımı doldurdum ve aklıma ödevim geldi. :)
    Dolaptaki taze zencefilden birkaç parça kesip, tarçın ve karanfil ilavesiyle çayımın içine attım. Şimdi bu yazıyı yazarken bekliyorum da demlensin, büyük ihtimalle de içemeden uyuyakalacağım ama olsun. Böyle soğuk günlerde, pratik sımsıcacık bir içecek olmalı. Allah kimseyi sımsıcacık şeylerden mahrum etmesin, iyi geceler..
   

Yemek Fırtınası'nda İkinci Gün

      Bugünümüzün konusu, çayın en güzel eşlikcisi. İnsanın aklına neler neler geliyor, tatlı-tuzlu her türlü kurabiye,kek vs. Beyaz un, şeker, tuz temel maddeleri ama benim bugün oldukça hafif bir tat hazırlamam gerek, zira kontrol altında tutmam gereken kan şekeri değerim yüksek malum geçtiğimiz ay, yediğimiz aşureler nedeniyle yasakları bayağı bir delmişiz..
      Gelelim bugünün tarifine. Mübarek Ramazan ayından kalma güllaç 4 yaprak (iki yaprak kızımdan arta kalan- kendi gurbet ellerde, burda olsaydı en sevdiği tatlılardan biriydi, gerçi belki de yemezdi, kızımız şeker orucunda:)) Şerife teyzemizden aldığım sütü kaynatıp, çok az şeker ilave ettim. Süt güzel olunca, az şekerle de oluyor. Bor cama zaten kırık parçalı olan güllaç yapraklarını yerleştirdikçe kepçeyle süt ilave ettim. Bu yapraklar çok beklemekten süte hasret kalmış olmalılar ki, ne kadar koyduysam çekti:) Biraz dinlendikten sonra, ceviz ve nar taneleriyle süsledik, afiyetle yiyip, bir dahaki Ramazan'da görüşmek üzere diyerek güllaç mevzusunu kapattık.

8 Aralık 2013 Pazar

İLK YEMEĞİM




    Dışarda buzz gibi bir hava var, evi de henüz ısıtmadım. Bu durumda içlerinizi ısıtacak bir yazı ve tarif eklemek isterim. Missgibi blogunun ''yemek fırtınasına'' -yemek bloggeri değilim, neden katıldığımı ben de anlamadım. Öylesine bir de benden okuyun istedim. Sessizce dolandığım blog dünyasına birazcık katkım olsun diyerek.
    Aklıma hemen canım babacığım geliyor. Aslında ilk yemek annelerle denenmiş olmalı, çoğu genç kız tarafından. İkisinin de mekanları cennet olsun benim en aklımda kalan babamla yaptığımız zeytinyağlı patlıcan yemeği.
    Yatılı okuldan mezun olmuşum, yaz tatilleri hariç mutfak deyince aklıma bulaşık-yemek servislerini bıraktığımız koskoca zemin kat geliyor. Çalışan teyzelerin ayaklarında çizmeler, ellerinde eldivenler..
Her şeyin kocaman olduğu tezgahlar, ocaklar, fırınlar.. Günümüz şık mekan, tasarım ve aletlerinin esamesi okunmuyor. (ona da şükür yine de üç öğün karnımız doyuyor) 
   Yaz tatilinde ise nerde sessiz sedasız köşe varsa kitap-gazete vs okumak için kaçacak yer dışında beni cezbetmeyen bir yer mutfak.
    Patlıcanlar yeni çıkmış, şimdilerde olduğu gibi plastik görünümlü- her mevsim bulunan cinsten değiller, nasıl da güzeller. Babam seferden eve elinde patlıcanlarla gelmiş, yine hep şimdiki gibi diyeceğim ama, zamane babaları gibi değil. Otoriter, sert, sinirli, sevgisini hiç belli etmez ama onun cıcılı, yeşil gözlerinin altından farkettirir o sevgiyi, sevdiklerine. Evde yemek yok, ben de çekiniyorum nasıl yaparım diye. Yine de kendimi mecbur hissediyorum tabi, yuvadan uçmuş sevgili ablacığımdan sonra evin en büyük kızı olarak. 
   Gemici geleneğinden, yani çekirdekten yetişmiş, mutfak bilgisi olan babacığımın da yardımı ile güzel bir yemek yaptık, o lezzeti daima ararım, ararım da bulamam. Günümüzün süsü bol, sunumu güzel, tadı az tariflerinden ziyade şöyle sağlıklı, kolay bir tencere yemeği yapmak isterseniz ; 
  Mevsimindeki patlıcanların miniklerinden olursa iyi olur, olmadı ortadan ikiye bölünür.
  Patlıcanlara göre bol soğan, domates, az biber, sarmısak, zeytinyağı, tuz, çok az şeker.
  Malzemelerin hepsi bilinen şekilde hazırlanır, patlıcanlar diplerinden ayrılmadan 4 çak edilir( bizim oranın tabiriyle) yani ortalamadan 4 kesimle uzunlamasına 8 parçaya bölünür. Düz bir tencerede piyazlık doğranmış soğanlar hafif kavrulurken, domates ve biber ilave edilir. Patlıcanlar bu harcın üzerine dizilir, biraz su-tuz-şeker ilavesi ile önce hızlı ateşte, kontrollü bir şekilde, arasıra kapağı açmadan sallayarak, sonrasında da kısık ateşte pişmeye bırakılır.
 Ateşten inmesine yakın, sarmısaklar ilave edilir, ılınınca servis kabına alta patlıcanlar, üstüne sosu alınarak, maydanozla süslenir. 
Yapmadığı ödevlere bir bahane bulan tembel öğrenciler gibi, o zamanların güzelliğinde patlıcan bulamayacağım için yapıp fotoğrafını buraya koyamadım dermişim, siz anladınız. :) 

13 Temmuz 2013 Cumartesi

sevgili blogum

                                                                                                                                                             nasıl sadık bir yer burası ne küsme ne darılma ne naz ne niyaz var sağolasın blogum gönlünü alacağım yakında
merak etme 1..2..3..4 başlasın çalsın sazlar oynasın kızlar...

29 Mart 2013 Cuma

Buraya yazdığım herşeyin açtığımda hafızamı tazelemesini seviyorum ama neden sık sık yazamadığıma da hayıflanıyorum.

3 Şubat 2013 Pazar

368 gün aradan sonra

Bu bloga vefasızlığımın dibine vurmuşum ya da doruk  noktasına mı çıkmışım demem lazım