8 Aralık 2013 Pazar

İLK YEMEĞİM




    Dışarda buzz gibi bir hava var, evi de henüz ısıtmadım. Bu durumda içlerinizi ısıtacak bir yazı ve tarif eklemek isterim. Missgibi blogunun ''yemek fırtınasına'' -yemek bloggeri değilim, neden katıldığımı ben de anlamadım. Öylesine bir de benden okuyun istedim. Sessizce dolandığım blog dünyasına birazcık katkım olsun diyerek.
    Aklıma hemen canım babacığım geliyor. Aslında ilk yemek annelerle denenmiş olmalı, çoğu genç kız tarafından. İkisinin de mekanları cennet olsun benim en aklımda kalan babamla yaptığımız zeytinyağlı patlıcan yemeği.
    Yatılı okuldan mezun olmuşum, yaz tatilleri hariç mutfak deyince aklıma bulaşık-yemek servislerini bıraktığımız koskoca zemin kat geliyor. Çalışan teyzelerin ayaklarında çizmeler, ellerinde eldivenler..
Her şeyin kocaman olduğu tezgahlar, ocaklar, fırınlar.. Günümüz şık mekan, tasarım ve aletlerinin esamesi okunmuyor. (ona da şükür yine de üç öğün karnımız doyuyor) 
   Yaz tatilinde ise nerde sessiz sedasız köşe varsa kitap-gazete vs okumak için kaçacak yer dışında beni cezbetmeyen bir yer mutfak.
    Patlıcanlar yeni çıkmış, şimdilerde olduğu gibi plastik görünümlü- her mevsim bulunan cinsten değiller, nasıl da güzeller. Babam seferden eve elinde patlıcanlarla gelmiş, yine hep şimdiki gibi diyeceğim ama, zamane babaları gibi değil. Otoriter, sert, sinirli, sevgisini hiç belli etmez ama onun cıcılı, yeşil gözlerinin altından farkettirir o sevgiyi, sevdiklerine. Evde yemek yok, ben de çekiniyorum nasıl yaparım diye. Yine de kendimi mecbur hissediyorum tabi, yuvadan uçmuş sevgili ablacığımdan sonra evin en büyük kızı olarak. 
   Gemici geleneğinden, yani çekirdekten yetişmiş, mutfak bilgisi olan babacığımın da yardımı ile güzel bir yemek yaptık, o lezzeti daima ararım, ararım da bulamam. Günümüzün süsü bol, sunumu güzel, tadı az tariflerinden ziyade şöyle sağlıklı, kolay bir tencere yemeği yapmak isterseniz ; 
  Mevsimindeki patlıcanların miniklerinden olursa iyi olur, olmadı ortadan ikiye bölünür.
  Patlıcanlara göre bol soğan, domates, az biber, sarmısak, zeytinyağı, tuz, çok az şeker.
  Malzemelerin hepsi bilinen şekilde hazırlanır, patlıcanlar diplerinden ayrılmadan 4 çak edilir( bizim oranın tabiriyle) yani ortalamadan 4 kesimle uzunlamasına 8 parçaya bölünür. Düz bir tencerede piyazlık doğranmış soğanlar hafif kavrulurken, domates ve biber ilave edilir. Patlıcanlar bu harcın üzerine dizilir, biraz su-tuz-şeker ilavesi ile önce hızlı ateşte, kontrollü bir şekilde, arasıra kapağı açmadan sallayarak, sonrasında da kısık ateşte pişmeye bırakılır.
 Ateşten inmesine yakın, sarmısaklar ilave edilir, ılınınca servis kabına alta patlıcanlar, üstüne sosu alınarak, maydanozla süslenir. 
Yapmadığı ödevlere bir bahane bulan tembel öğrenciler gibi, o zamanların güzelliğinde patlıcan bulamayacağım için yapıp fotoğrafını buraya koyamadım dermişim, siz anladınız. :) 

3 yorum:

aysegulokulda dedi ki...

Zevkle okudum, sonuna gelince keske daha da yazsaydi dedim ama belki bundan sonra daha cok yazar diye avundum...

zerrin-misss dedi ki...

Katılımınıza çok çok sevindim. :) Ne güzel anılara gittim bugün, dostların sayfalarında yazıları okurken. :)

Sayfanızın linkini paylaşmak istiyorum ama fotoğraf olmadığı için facebook adresimde paylaşamadım. Eğer koyabileceğim bir görsel yollarsanız email adresime hemen linkinizi koyarım. SImmsıcak sevgiler.

neseersoy dedi ki...

Anılarla olan herşey her zaman tatlı olur , eminim bu yemekte çok lezzetlidir:) sevgilerimle.